26 Haziran 2009 Cuma

1 Ayda Başıma Gelmeyen Kalmadı Lan!!!

En son yazımı 2 Haziranda yazmışım OHA! Bir ara unuttum sonra aklıma geldi ''lan'' dedim ''benim blogum vardı''. Çoğu kişi blogunda yazanları başkaları okuyor diye yazar. Ama benim nedenim bu değil. En azından 'sadece' bu değil. Blogu ufak çaplı bir anı defteri-günlük vs. ne ad verirseniz işte onun gibi kullanıyorum bi yandan.

Çünkü blogda günlük hayatımın dışında davranıyorum. Kendimle konuşmuyorum blogda, blogla konuşuyorum. Onu birisiymiş gibi tutup karşımda geyik yapıyorum bir manada. Normalde kendimle konuşurum, şizofreniye bağladığım olur anlamında söylemiyorum elbette. Sadece kendimi dinlerim. Yani bi öküzlük yaptığımda yine benim üstüme kalır. İkinci kişiliğime atmam suçu.

Ben şizofren değilim. (Ben saksı değilim...en çok bana soracaksınız, bana). Buradan da bu vesileyle Erol Amcaya el sallıyoruz.
Kendisi ne kadar megalomanyak olduğunu göstererek göz doldurmuştur. ay lav büyükburkç, ay lav patlıcan.


Her neyse efendim, dediğim gibi neredeyse 1 ay olmuş son yazımdan beri ve ben hiçbir alanda bir gıdım ileri gidememişim. Geri de gitmemişim o ayrı. Ama yerimde de saymıyorum, bu da ilginç. Yan yan gidiyorum diyelim...

Okulun bitmesine 2 hafta kaldı hemen hemen. İstanbul Üniversitesi'nin bok yanı işte böyle tatilinizin yarısını alıp sizin bir yerinize monte etmesi. Temmuzun ortasında okul mu kapanır lan!?

Finaller bitmiş, 11 mi 12 mi ne ders var zaten. 5 tanesi kesin 2 tanesi muhtemel 7 bütünleme sahibi bir insanım. Geçen dönemin ortalamasının 2.15 olması ve geçme notunun 1.80 olması biraz rahatlamamı sağlasa da seneye minimum 2 dersi bırakabilitemin yüksek olması da tırstırmıyor değil... 7 dersin 4 tanesinden emin olduğum halde hiç derse girmeyen ve kitabı olmayan güzide insanlardan düşük almış olmam problem değil. NAH problem değil... Problem işte... İçim içimi yiyor lan. Gidip bütün hoca ve asistanların götünde dinamit patlatmak istiyorum.

Neyse bunu da geçiyorum...
Oğlum bu sıcaklar ne lan? N'oluyoruz. eriyorum bilgisayar başında. 1.5 litrelik su şişesini günde 2 defa dolduruyorum. Advanced Calculus kullanarak bunun 3 litreye tekabül ettiğini bulabiliriz.
Ara ara yaptığım ''pantolon, şort vs. içine don giymeme konsptini'' uygulamaya koydum tekrar. Umarım dışarda üstüme bişey dökülüp de çıkarmak zorunda kalmam. Yoksa İstanbul hiç unutamayacağı bir deneyim yaşar. Ben de Ana Haber Bültenine çıkarım. (Flash TV de okla gösterir sürekli)


Son olarak bir iyi bir de kötü haber vereyim evlere dağılalım...
İyi haber; Left 4 Dead oynamaya başladım. Süper ötesi bir zombi oyunu. kesinlikle oynamalısınız. Yer yer sıçırtan, yer yer ''alın kodumun çemçük zombileri'' diye bağırıp zombileri dipçikleten, taratan pompalatan bol kanlı, güzel grafikli ve iyi efektli, ayrıntıların kaçırılmadığı bir oyun.
Kötü haber; eskiden oynadığım ve bazı sağlam elemanlar tarafından bilinen sevilen, kimileri tarafından duyulan ve başlamak isteyip başlayamayan insanlar tarafından sitemlere mağruz kalan Magic: The Gathering'e geri dönmeyi düşünüyorum. Fakat zaten gezmeye tozmaya harcadığım para beni zorlarken, ona para ayıramayacağımı tahmin etmekteyim.
Bu iki haberin de sizde uyandıracağı etki muhtemelen şudur: ''bana ne bundan be''. Öyle demeyin lan. Okuyun da ders alın işte. Neymiş ders? L4D oynayın, Magic oynamayın. Aferim...

Taze taze Not: Maykıl Ceksın öldüğünden beri feysbuk sayfamı onun o çakma beyaz suratıyla dolduran arkadaşlarımdan nefret ediyorum.

2 Haziran 2009 Salı

Feysbuk'ta halk ekmek sırası oluşturmak...

Çok tembelim şu feysbuk konusunda. Gelen arkadaşlık isteklerine veya grup isteklerine pek bakmıyorum. Belki de çok takmıyorum onları. İnsanları takmıyor değilim. Her ne kadar idime, egoma ve hatta süperegoma aşık olsam da götü kalkık biri olarak adlandırılmam, sanırım... Her neyse efendim; dediğim gibi feysbukta gönderilen zımbırtılara hiç aldırış etmiyorum, edemiyorum.

Örneğin sabah 54 tane onaylanmayı bekleyen arkadaşlık isteği, 2 arkadaşlık önerisi, 196 tane de grup mrup isteği vardı. Tamam çok sosyal bir çevrem olabilir ya da gaza gelip her boka atlayan arkadaşlarım olabilir, ama 196 grup isteği ne yav?! Bir tanesi de adam akıllı bir şey olsa... Yok ''götümü açtım 1 milyon kişi gelsin'' diyenler, yok ''at boku sevenler buraya gelsin'' diyenler. Yeter yahu! Gidin kendi kapınızın önünde oynayın lan!

54 arkadaşlık isteği tamamen benim eşekliğimden kaynaklanıyor. Ama yine de feysbukun bana yaptığı bi götlük de var işin içinde, çünkü Network olayı yüzünden tanımadığım veya birkaç defa selam verdiğim bir sürü okul insanı eklemiş. Tembelliğimin yanı sıra kararsızlığımı da konuşturuyorum resmen. Adamları ne kabul ediyorum ne de yoksayıyorum. Ya insan mantığı bunun üzerine çalışmaz! Ya kabul edersin ya reddedersin değil mi? Neyse bu sabah girip tam 19 tane, evet tam 19 tane insan evladının isteklerini değerlendirdim... birkaç tanesini kabul etsem de alayını reddettim diyebilirim. Yeter yav. (35 kişi biraz daha beklesin, hepsini aynı anda halledem ki canım). Ayrıca onay bekleyenlerden birinin annem olması da beni çok hüzünlendiriyor - Ama ne yapıyorum? Tabi ki bekletiyorum kendisini...

2 de arkadaşlık önerisi var. Kim olduklarını söylemiyorum. Zaten söylesem de büyük ihtimal kimse tanımaz. Ama neyim olduklarını da söylemiyorum. Açıklarsam çok canlar yanar. Uuu...

Bir de orada 13 tane yeni güncelleme diyor. 13 olduğu için bakmıyorum, 14 olsun bakıcam. Valla...

Neyse, gidip biraz Chain Rxn oynayayım. Kapışan var mı 55 milyon küsür yaptım ben!

1 Haziran 2009 Pazartesi

Tencere dibindeki mutluluğa sabotaj!

İster kakaolu, ister çilekli, ister muzlu isterse iguanalı olsun ve isterse altın kasede gelsin hiçbir puding ama HİÇBİR puding tencerenin dibinden sıyrılan puding kadar lezzetli değildir. Ben bunu bilir bunu söylerim. Hatta bu olayın bir de yapılış sırası vardır, ki bilmeyenler için yazmakta fayda var...

1- Karıştırmak için kullanılan kepçe tencereden çıkarılır (isteğe bağlı olarak yalanabilir).

2- Bir adet yemek kaşığı alınır. (tatlı kaşığı kullanan insan dövülesi insandır, ya da zaten ilahi güç tarafından tokatlandığı için acınası insandır... uyarıyorum bu hataya düşmeyin)

3- Kaşıkla dolu dolu ılımış puding alınarak midesel masturbasyon yapılır.

Ama son zamanlarda bu duruma darbe vuran gelişmeler çok büyük canlar yaktı, çok evlere ateş düşürdü ne yazık ki. Saadettin Teksoy aracılığyla bu dünya gündemini sarsacak olayı araştırdım ve ortaya şu çıktı; pudinglerin kalitesi düşüyor!
Gerek Dr. Oetker amcanın mallarının değişmesi (ki burda bana hak vereceksiniz eminim; nerde o çocukluğumuzun mis kokulu lezzet deposu pudingleri), gerekse siktirboktan markaların çoğalması bu zevki %46.9 oranında düşürmüş vaziyette.

Peki hocam ben şimdi gidip kimi kime şikayet edeyim? Nerede kaldı o güzel çocukluğumuzun sokakta dizleri parçalayıp eve gittikten sonra dayağın üstüne yediğimiz pudingleri? Puding sektörünün bize yaptığı bu götlüğü nasıl affederim bilmiyorum.
Gidip biraz puding yapayım desem bu sürekli aklıma gelecek ve içinde bulunduğum sorunlu ruh halini çözümlememe yardımcı olacak bir şey bulabileceğimden emin değilim...

Ama ne olursa olsun puding sektörü bu krizden sağ salim çıkacaktır!